FUTBOLUN ÖNÜNDEKİ BÜYÜK TEHLİKE

FUTBOLUN ÖNÜNDEKİ BÜYÜK TEHLİKE

Kuşkusuz futbol yirmili yaşlarda oynanmaya başlanan bir spor değil. En kötü ihtimalle 10-11 yaşlarında başlangıç yapılması gereken bir branş.

Ben kendi mesleğimle alakalı bir tehlikeyi belirtmek istiyorum.

Öğrenciler derslerden kaçamak yaptıkları zamanda futbol oynarlardı bundan birkaç yıl öncesine kadar. Futbol tutkusu gözle görünebiliyordu. Boş derslerde, hatta teneffüslerde bile okul bahçeleri futbol hararetli şekilde futbol oynanırdı.

Son 5-6 yıldır büyük bir değişim yaşanıyor. Gözle görülür bir biçimde futbola ilgi azalıyor çocuklar arasında. Artık bütün  ilgi bilgisayar ve cep telefonu üzerinde. İnanın sadece kendi okulumu değil diğer okulları da gözlemliyorum futbol oynayan çocukları çok az görebiliyorsunuz. Oynamak isteyenlerin de takım kurmakta dahi zorlandıklarını görüyorum. Sanıyorum bu sıkıntıyı altyapı takımları da çekiyorlar.

Sonuçta olası büyük yetenekler de dijital  ve sanal dünyanın çarkları arasında başlamadan kayboluyorlar.

Ayrıca sınav yükü epey artmış durumda. TEOG ve YGS-LYS öğrencilerin, ailelerinin ana hedefi durumunda. Hafta içi ve hafta sonu takviye kursları çocuğun zamanını tümüyle kapsıyor. Hele bir de satranç, yabancı dil, folklor gibi kurslara da gidiyorsa futbol iyice devre dışı kalıyor.

Çocuklar eskiden tuttukları takımlar için sabahtan akşama kadar konuşur, birbirleriyle atışırlardı. Şimdi aralarında muhabbetler play station, gb vb . terimlerle ilgili.

Hasılı futbol eski tahtında değil gençler arasında.

Futbola –herşeye rağmen – devam edenler açısından da bir başka sıkıntı var. Altyapılarda benzer futbol eğitimi veriliyor artık. Dünyanın her yerine bir tıkla ulaşabiliyorsunuz ve her antrenman metoduna ulaşılabiliyor hocalar.

Dikkat edin bunun sonucunda tek tip oyuncular yetişiyor. Fabrika ürünü gibi. Mahalle aralarından gelen, organik oyuncular yok artık. Bunun sonucunda görselliği zayıf oyuncu tipi yetişiyor.

Mahalleden yetişen oyuncuların bir artısı vardı. Sisteme aykırı davranabiliyor, bireysel rol üstlenebiliyordu. Futbol da bir gösteri sanatı olduğu için bu böyle özellikleri olan oyuncular da  ilgi görüyordu.

Şimdi amatörden profesyonele, Türkiye’den dünyaya her türlü maçı izlediğimizde kimin altyapı ürünü, kimin alaylı olarak futbola başladığını anlıyorsunuz.

Bu yüzdendir ki adam eksilten, spektaküler hareketler yapan, bireysel rol alan oyuncular tüm dünyada ilgi görüyor.

Futbol biraz da gösteridir, temaşadır.

Yani altyapılarda da fabrika tipi oyuncu yetiştirmenin önüne geçmek ve revizyon şart artık.

Günümüz futbolunda hoşuma gitmeyen bir başka konu daha var.

O kadar çok istatistiğe boğuluyor ki bu oyun, sanki 90 dakikalık bir matematik işleminden çıkılmış gibi. Isı haritası, pas sayısı, gol tehlikesi, şut vs.

Ben burada efsane Sir Alex Ferguson’un çok beğendiğim bir sözünü yazacağım:

Futbolda istatistikler mini etek gibidir. Çok şey gösterir ama asıl görülmek isteneni saklar!

Şimdi bakıyorsunuz bir x oyuncusu maç boyunca –atıyorum- 300 doğru pas vermiş. Yahu yana ve arkaya doğru istersen bin pas yap ! Ne kıymeti var?

Ama bir başka y oyuncusu 50 tane hatalı pas yapar ama maç içinde ceza alanına bir ara pası yollar, gol atarsın.

Şimdi istatistikler bu durumda sana x oyuncusunu çok başarılı, y oyuncusunu çok başarısız gösterir.

İşte istatistiklere bakarak yapılan transferler bu yüzden fiyasko ile sonuçlanıyor.

Adam 30 gol atmış diye pazarlanıyor. Peki bu otuz golü kime karşı atmış? Ya da boş kaleye mi, ceza alanında kim vardı? Örneğin Bayern Münih defansına atılan 5 gol , normal bir ligde atılan 30 gole bedeldir. Ama istatistikler bunu sana söylemez.

Yani futbolda yukarıda bahsettiğim gibi iyiye gitmeyen birkaç husus var. Ama ilk bahsettiğim konu, üzerinde en çok durulması gereken olgu bence.

 

Giriş Yap

Sakaryaspor ve Sakarya Amatör Futbol Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!